YERALTINDAN NOTLAR
Seneler geçmiş...
Okurken çoğunlukla gülümsedim, o zamanlar öfkelendiğim ne kadar şeyi şimdi gülerek hatırladım sahteliğine girmeyeceğim elbette. Geçmişe o kadar da boğulmak istemediğim için bazı okuduğum şeylere yine öfkelensem de s.ktir ettim amiyane tabirle. Sinirlensen ne olacak kendine zarar vermekten başka?
Yazıları sondan başa şöyle bir okudum. Ne kadar emek harcadığımızı, emek harcarken bir taraftan da haksızlıklar ile mücadele ettiğimizi hatırladım. Hayatın bize bunu öğrettiğini fark ettim sonra; salt emek harcamak yetmez, emeklerinin karşılığını alabilmek için oranın dinamiklerini bilmen ve hakkını söke söke alabilmek için bir başka mücadele daha vermen gerekir.
Sonra dedim ki kendi kendime, biz bu işe nasıl başlamıştık, gidip ilk yazımıza bakayım dedim. 2012 yılı meğer 3 ölüm haberi ile başlamış. Kim olduklarını hatırlamıyorum ama bu ölüm haberlerinin üstüne sadece Hızlı Müdür'ü rahmetle anmak istedim.
Genç yaşında kalp krizinden hayatını kaybetmiş, ben yanlış hatırlamıyorsam yeni ayrılmıştım işten, başka bir yerde çalışmaya başlamıştım. Duyunca neye uğradığımı şaşırdığımı hatırlıyorum, o civa gibi adam nasıl kalp krizi geçirir? Demek ki o dinamik ve canlı görüntüsü altında adam kendini yer bitirirmiş. Genç yaşta kalp krizlerinde genetik evet ama stresin de büyük etken olduğuna inanmışımdır hep.
Bu geçen altı senede bu ve buna benzer olaylarla birlikte, benim de sağlığımı ciddi şekilde kaybetmem, başıma gelen birçok sarsıcı olay ve üst yönetime çok yakın çalıştığım yıllar zaman zaman o dönemde çok kızdığım tiplere bile kısmen hak vermeme sebep olmuştur.
Tamam çok klişe olacak ama çalışmak için yaşamıyoruz gerçekten. Yaşamak için çalışmaktan buna döndüğü anda iş çığrından çıkıp hayat başka bir hal almaya başlıyor ki hayat başka bir şekil almaya müsait değil kardeşim, bu sefer sen eğilip bükülmeye başlıyorsun hayata uymak için, hem maddi hem manevi olarak. Değer mi? Sağlığını ve hayatını kaybetmeye değmez elbette ama bu da boş bir hayat yaşamak anlamına gelmemeli.
Zor olan da bu değil mi zaten, dengeli bir hayat yaşamak? Zor olan bu ama insan olarak erdemlerimiz ile her zaman zoru kolaya çevirme şansımız var. Yeter ki gerçeğin peşinden bir an ayrılmayalım.
https://soundcloud.com/maninsoul/yeralti-engin-gunaydin-edit-maninsoul
-o-o-İşin Almanya'dan İyi-o-o-
8 Eylül 2018 Cumartesi
25 Haziran 2012 Pazartesi
HABABAM
Orhan akşam geçen gün beklenmedik şekilde ve inek şaban değilse de
güdük necmi tadında masanın altından çıkınca hep beraber hababam
sınıfının tünel sahnesini hatırlayıp güldük: "aa mahmut hoca ! arkadaşlar gelmeyin, tünelin bu ucu
bombok bir yere çkıyor....." orhan akşam masanın altında ek iş olarak yatırım danışmanlığı ofisi açmış olabilir..
Ayrıca söz hababam sınıfından açılmışken
bölümün yönetimiyle ilgili hababam sıfının dahiyene fikri uygulanabilir, bence verim en az % 50 artar
:
10 Haziran 2012 Pazar
POMPACI KOLPA
Big boss az bile söylemiş bence. Ne o öyle big boss
karşısında paraya taparcasına eğilip bükülmeler? O kolpa hareketler var ya daha
ağır hakaretleri hak ediyor. Ya öyle ki sanki big boss sakso yap dese yapacak,
iki büklüm olmalar, efendim demeler filan.. Bi düz dur, bi adam ol lan..
Sonuçta adam ortaya söylüyor, alması gerekenler de üstüne
alınıyor o sözleri. En çok kimlerin o lafları üstlerine alındığı da ortada. Lafları
üstüne alınan kişi de hak etmiştir bence o sözleri; adam haklı abi, en
basitinden bugün kendi yapması gerekenleri beceremeyeceği için yine geldi benim
işlerime soktu burnunu, sırf huzursuzluk vermek ve benim verdiğim kararları bozmak
için; bu adam en basit tabiriyle bencil ve egoist, yani kendi egoları şirket
çıkarlarının üzerinde; tamam bir yere kadar herkesin egosu vardır ama artık bu
çizgiyi aşmış bence, egosu nedeniyle verdiği kararlar şirkete zarar veriyor.
Mesela buna çok güzel bir örnek bu sabah yaşandı; bugün
sabah beni karşısında gördüğüne pek sevinmedi. Çünkü oğlan çok rahatsız işe
dört elle sarıldığım için, halbuki şimdi çok çalıştığım için sorun çıkarsam,
yoğunluktan şikayet etsem eleman ne kadar sevinir. Böyle ellerini ovuşturup
başkanla konuşurken laf arasında beni ince ince doğrar, aslında bu olayı en
başından tasvip etmediğini söyler, geçmişte verdiğin emekleri bir çırpıda siler
atar. Demek ki neymiş, çok çalış ama üstlerinin çıkarlarını zedeleyecek kadar çok
çalışma.
Bir de zurnanın son deliği muhabbeti var, söylenenleri
üstüne alınmak istemeyen herkes kendini zurnanın son deliği olarak tanımlıyor. Komik
olma kuzen larry, sen zurnanın son deliğiysen biz zurnanın kaçıncı deliğiyiz?
Ben pompacı esas oğlan dedikodularını anlatmak için yazıya başlamıştım ama gündem o kadar çabuk değişiyor ki bir anda esas oğlan 2-1 yenik duruma düşüp pompa eyleminin öznesi olmaktan çıkıp nesnesi haline dönüşüyor. E yazının gelişimi de klasik pompa eyleminin nasıl patlıcanın işle ilgili kararlarını etkilediği ve yine nasıl iş yapanların onun verdiği yanlı kararlar yüzünden haklarının yendiği üzerine olacaktı. Şimdi kendisi mağduru oynuyor ama bence yıllardır yediği bokların acısı çıkıyor.
2 Haziran 2012 Cumartesi
Handpackaging Bi' de Hentbol Vardı Dimi
Maazallah bu hentbolcular gibi soyunmasınlar
Valla o an gözlerime inanamadım. Arkadan gördüm önce onu. Uzun bi tip, lan dedim ki bu? Kim var bizde uzun? Aklıma direk Battal reyiz geldi, yok dedim onu tanırdım, başka kim var uzun? Ben varım(!) ee ben zaten benim kim lan bu dedim. İnceden yanaştım, etrafı kestim, onun yanındakileri kontrol ettim hepsini tek tek tespit ettim ya da check ettim diyelim ve kan ter içinde kalmış onu gördüm. Evet şaka değil bu gerçekten o idi. Aslında gömleğinden de tanıyabilirdim onu ama o an ki şaşkınlığımdan olmalı ki farkına varamamışım. Artık olayı finalize etme zamanı gelmişti. Evet artık ismini telaffuz etme zamanı geldi o çok şaşırarak gördüğüm aaaa oooo eeee iiii diyerek alfabedeki sesli harfleri teker teker çıkarmamın ardından hass. dediğim kişi bizim Uçan Kuş'muş meğerse.
Şu geçen 1 yılı aşkın sürede çok handpacker gördüm ama böylesine gayretli, kıçından ter akıtan, hadi hadi modunda olan, bi' yandan köyden indim şehre efsanesindeki gayret ağabey kadar olmasa bile gayretli bi' yandan da organize etmeye çalışan ama en kolpacısı da başkanın gözüne girmek için bak bende çalışıyorum gibisine yaptığı kolpa hareketler yapanı daha önce inan ki görmedim, bundan sonra da görmem gibime geliyor.
Şu geçen 1 yılı aşkın sürede çok handpacker gördüm ama böylesine gayretli, kıçından ter akıtan, hadi hadi modunda olan, bi' yandan köyden indim şehre efsanesindeki gayret ağabey kadar olmasa bile gayretli bi' yandan da organize etmeye çalışan ama en kolpacısı da başkanın gözüne girmek için bak bende çalışıyorum gibisine yaptığı kolpa hareketler yapanı daha önce inan ki görmedim, bundan sonra da görmem gibime geliyor.
Tabi beni kadar çok şaşırtan olaydan sonra orada gördüğüm a-kuma, sakalını kestegel, kakara avize ve tabi ki patlıcanın oradaki hali ben hiç şaşırtmadı. Hatta hiç umrumda olmadı desem iyidir, yeridir. Çünkü onların bunu yapabilme kapasitesinin önünde bu civarda rastlamadım. Bundan sonra rastlayacağımı da hiç mi hiç sanmıyorum.
"Devam edecek" veya "finalize edilecek" or "to be continued" olmadı "bi' ara yazacağım panpa vakit yok" ya da "devam etmeliyim" eksiği var "hentbolu yazacam daha"
27 Mayıs 2012 Pazar
OĞLANA HALLEYDE Bİ HALLER OLUYOR
Özellikle de arendi bölümünden birileri oradaysa...
oğlan derken esas oğlan canım; artık bu g.t oğlan mevzuunu kapatıyorum.
red kit ve papazın çayırı şaşkınlık içindeler. çünkü esas oğlan çok pozitif ve hatta çok şakacı.
demek ki yalnız kaldığı zaman içindeki şeytan ortaya çıkıyor, etrafta kendi geleceğini ilgilendirecek birileri varsa insan olmaya çalışıyor ve hatta beceriyor be..
ne haller olduğunu anlatamam, yaşamak lazım ama buyrun burda yapılmışı var
(el hareketlerine dikkat) :
oğlan derken esas oğlan canım; artık bu g.t oğlan mevzuunu kapatıyorum.
red kit ve papazın çayırı şaşkınlık içindeler. çünkü esas oğlan çok pozitif ve hatta çok şakacı.
demek ki yalnız kaldığı zaman içindeki şeytan ortaya çıkıyor, etrafta kendi geleceğini ilgilendirecek birileri varsa insan olmaya çalışıyor ve hatta beceriyor be..
ne haller olduğunu anlatamam, yaşamak lazım ama buyrun burda yapılmışı var
(el hareketlerine dikkat) :
24 Mayıs 2012 Perşembe
G.T OĞLANI NE DEMEK?
Şımarık için bu kelimeyi kullandığıma birden çok üzüldüm. O
yüzden bunun iş hayatı terminolojisindeki anlamını açıklamam gerektiğini
düşünüyorum.
“Zevkle çalışanı
şevkle öperler”
İş hayatındaki g.t oğlanlarını tanımlayan bir numaralı deyiş
budur ki bizimki de bu sözün hakkını fazlasıyla veriyor. Bu davranışın bilinç
altındaki sebebini anlatan kelime “tehdit” tir. bkz. http://www.isinalmanyadaniyi.blogspot.com/2012/05/uzulmedim-desem-yalan-olur.html Aklını kullanan, işini yapan adamın ilerisi için
ciddi tehdit olma olasılığı bulunurken, beyinsiz yalakalarda böyle bir risk
bulunmamaktadır. Bunlar sorgusuz sualsiz her denileni yapmayı düstur
edindiklerinden oğlanın başı da ağrımaz. Ara sıra beyinsizliklerinden iş ve
zaman kaybına neden olurlar ama artık gülü seven dikenine katlanır.
Bir de bunları mutlaka biri geçmişte bolca öpmüştür, bunlar
da öpülmekten zevk almaya başlamışlardır. Sonra bir gün ellerine fırsat
geçtiğinde aynı taktiği uygulamaya çalışırlar, sanırlarki herkes kendileri gibi
kuzu kuzu öptürecek, öyle olmadığını görünce bunu hazmedemeyip apışıp kalırlar
ve saçmalamaya başlarlar, işte o sahneler görülmeye değerdir. Merak etmeyin bir
gün mutlaka sizin de başınıza gelecek.
Diğer bir yavşaklıkları ise içerden bir muhbir belirleyip
onun söylediği yalanlara göre strateji belirlemektir. Muhbir kendi çıkarları
doğrultusunda yalanlarını anlatırken bunlar ağzını açıp dinler, sonra hızla
muhbirin oyuncağı şeklinde kararlar alıp uygulamaya çalışırlar. Eğer bu
saçmalıkları anlatacağınız ve sizi anlayacak bir üst amiriniz varsa
şanslısınızdır. Yoksa çokça sabretmeniz gerekir, taa ki o kişi gelene kadar. Bu
bekleme süresinde akıl ve ruh sağlığınız tehlikeye düşer, bu da kaderin bir
cilvesi.
Çetecilikte de(mobbing) üstlerine yoktur. İçerden seçtikleri
birkaç sivri zekayı çok güzel kullanırlar ki o seçilenler kendini faşonun sıcak
kucağına bırakmakta bir beis görmezler ve bilmezler ki aslında kendilerine en
büyük kötülüğü faşo yapıyor. Yıllar geçer bu sivri zekaların beyinleri gittikçe
boşalır (tabii bunun farklı sebepleri de olabilir; bkz. http://www.isinalmanyadaniyi.blogspot.com/2012/03/miadi-dolanlar.html
) öbürünün beyni zaten şeytanlıktan örümcek ağı ile kaplanmıştır, bir kaç belli
şablon dışında düşünemez hale gelmiştir çoktan. İşte bu gerçek kötüler (bkz. http://www.isinalmanyadaniyi.blogspot.com/2012/04/eger-aptal-iseniz-bi-kot-bi-t-shirt.html
) bir araya gelip iyileri bezdirmeye çalışır, buna da yasalarda mobbing denir.
Dübel
Aslında benim en çok uyuz olduğum özellikleri de
kibirleridir. Her fırsatta sınıf ayrımını vurgularlar, kendilerini üstün görüp
bir b.k zannederler, diğer çalışanları it sürüsüne benzetecek kadar şuursuz,
pervasız, fütursuz, terbiyesiz, ahlaksızlardır. Hatta onlarla aynı masaya oturmayacak
kadar da eziklerdir aslında. Bu durumu en iyi anlatan mc ender ve mc erman
olmuşlardır:
sınıf ayrımı yapanı da bize gönder
kıçına dübel çaksın erman ender
Dübel kelimesine bu kadar anlam yüklenen başka bir şiir
yoktur herhalde..
Diğer bir faşolukları da sizi diğer çalışanların gözünde küçük
düşürmeye çalışmalarıdır. Küçük beyinleriyle yaptıkları küçük hesaplar ile sizi
diğer çalışanların oyuncağı etmeye, sinir bozmaya çalışırlar. Burda izlenecek
en iyi yol da bence gidip olan biteni tane tane anlatıp hesap sormaktır. Zaten
ne b.k yediklerini bildikleri için hemen savunmaya geçip masumu oynamaya
başlarlar.
İşte, iş hayatındaki g.t oğlanlarının belli başlı özellikleri
bunlardır.
Tüm bunlardan sonra bir daha düşündüm de az bile söylemişim oğlana.
Eyvallah..
Etiketler:
çetecilik,
dübel,
ezik,
faşo aga,
göt oğlanı,
kendini bir bok zannetmek,
kibir,
mobbing,
muhbir,
Patlıcan Şımarık,
sınıf ayrımı,
tehdit,
zevkle çalışanı şevkle öperler
18 Mayıs 2012 Cuma
BELE PUŞT GİBİN İBNE GİBİN Bİ ŞEY
Bu işte bir gariplik var ama ne? Sanki patlıcan projenin rayına girmesinden rahatsız, bir şeyleri bozmaya çalışıyor, bugün harroyu bozduğu gibi. Ama neden? Bu akşam papazın çayırı beni arayıp şımarığın kaçta çıktığımı sorduğunu söyleyince yine öncelikle bir öfkelendim. Ama sonra durup düşündüm (bkz. http://isinalmanyadaniyi.blogspot.com/2012/03/patlican-vs-damat-ferit-pasa.html ) ve anladım ki bu adam benden korkuyor. Önce benim de içimde anlamsız bir korku peydahlanmıştı, ama sonra aslında onun benden korktuğunu anlayınca güldüm (içimden tabii, marketin orta yerinde kahkaha atacak halim yok, deli miyim ben?) Aslında benden korktuğunu telefonda konuşunca anladım, hem bir savunma halinde hem de ağzımı arıyor ibnetor. İlk başlarda benim oraya geçmemi hazmedemediğinden bozgunculuk yaptığını düşünüyordum ama bunun her insanın zaman zaman düştüğü dünya benim etrafımda dönüyor yanılgısından kaynaklandığını kısa zaman önce idrak ettim. Tabii istediği gibi at oynatamamak mutlaka bir rahatsızlık yaratıyordur ama bozgunculuğun ana nedeni bu olamaz herhalde. En güçlü sebeplerden biri Yaşar ne yaşar ne yaşamaz ile aralarının açılması olabilir, hem de ne açılma, sanırsın ki anasına küfür etmiş, hiç konuşmuyor mübarekler. Bunun temeli de kader gününde şımarığın ters köşeye yatmasına dayanıyor, bu muhtemelen o günlerde Yaşar ne yaşar ne yaşamaz hakkında ileri geri konuştu, adamı çileden çıkardı, aha şimdi de işler yoluna girdi, senin ki göt gibi dolanıyor ortalarda günlerdir. Tabii aslında tüm bu olayların tek bir sebebi var, o da patlıcanın katıksız bir göt oğlanı olması. Ya herhalde dünya üzerinde patlıcandan bu kadar nefret eden bir başka blog yoktur, elemanın bu kadar konuşulacak bir yanı da yok aslında ama bunları buraya yazmasam çatlardım J ama hissediyorum, o gün yaklaşıyor (bkz. http://isinalmanyadaniyi.blogspot.com/2012/04/nisan-ay-baharn-mujdecisidir-gunes.html )
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)