Geldiğimden beri Orhan panpa ile birlikte en çok yardım eden birisiydi. Tabii sorumlu olarak bazı yardımları olacaktı ama o her zaman yardımını yanına hoşgörüsünü de koyarak yapıyordu. Hatta sevk ve idaresi o kadar fevkaledeydi ki anlayışını da koyarak yardımlarını hiç esirgemiyordu. Kuru kuruya pasta yemiyorduk sayesinde hep bi' çay bi' kola fanta oluyordu. Kendisinin de dediği gibi bi' nevi Lale Devri yaşıyorduk. Hiçbir zaman diğer koltuktaki yavşaklıklardan yapmamıştı, yapmak için de zaten o seviyelere düşemezdi. Çünkü bu benim değil çevredekilerin fikri-burada çok samimiyim-olduğu yere fazla geldiğini artık tüm şımarıkları koltuklarından edebilecek saha içindeki potansiyel tek tehditti. İşte tehdit kelimesi burada yazının tüm güzelliğini bozdu.
Derken yılların birikintisi benim de boş boğazlığımdan da kaynaklı olarak geçmişin tozlu sayfaları tekrar açıldı. Geçmişten yola çıkarak gelecek kaygısı konuşuldu falan pişman derken patrona halil isyanı staylası ile bi' anda Lale Devri bitti.
Ne güzel ilk türk matbaası kıvamında ilk ambalaj bloğunu kurmuştuk, Sibel Can'ı da çağırıp sekonder alanda işçilere moral kıvamında Lale Devri çocuklarıyız biz adlı eseri seslendirme planları yapıyorduk, sonra Lale devrine kendimizi o kadar kaptırmışız ki ilk geçici ambalaj elçisi olarak hoşgörülü, samimi, yardımsever abimizi harroya gönderdik ama patrona şımarık isyanının bunu fırsat bileceğini tahmin edemedik ve masal burada son buldu.
Zaten bu saatten sonra Sibel Can yerine Halil Sezai'yi çağırıp isyeaeaeaeaeaean diye çığırtsak yeridir..
This is Calamity Jane
End of Lale Period // Coming Soon Kalamiti Jane Period
O gün zaten 16'layıp sabahlamış, 4 saatlik uyku ile Sibel Can'ın da verdiği heyecanla uykusuzluğu ve yorgunluğu umursamayarak gelmiştim. Aslında olacaklardan haberim vardı, sürekli konuşuyorduk ama bi' anda konuştuklarımıza fiiliyata dönüşmesi, masa-sandalye-pc üçlemesinin transpalet gidişinin ardından orada kalan boşluk sonrasında içimden derin bi "hassiktir" çektim.
Bildiğin üzüldük, burulduk yalan yok. Sonuçta oturduğu koltuğa bile yavşaklığı bulaştırmış yeniçerilerin egemenliğinde, yalanın dolanın iftaranın saymakla bitmeyeceği, zor durumda duvardan başka sırtını dönecek başka kimsenin olmayacağı yalan rüzgarından hallice aşk-ı memnu tadında adını şımarık koydum kıvamında Ahmet Çakar'la dönüşü olmayan bi' yola giriyoruz.
Veda yazısını okuyunca üzüntüm, burukluğum iyice oturdu yerine. Yani ne demiş Bekir abimiz, "isyan etmenin faydası yok kaderin böyle eğ başını usul usul yürü şimdi". Ne de güzel demiş.
Ama ofisler ayrı olsa da şımarık hepimizin şımarığı, blog hepimizin blogu o zaman aynı dertlerde, kederde, gırgırda, şamata da buluşmak hatta devam etmek dileğiyle...
Other Calamity Other Games Big Games Under The Games During Games
şımarıklar uslanana, yavşaklar bit olana kadar gırgıra şamataya devam :)
YanıtlaSil