Başlık 1,5 aydır devam eden kurulumun pardon fıkranın bende çağrışım yapmasından kaynaklı ortaya çıktı. Bu fıkra grubunu yan yana gördüğüm ilk andan itibaren aklıma hep o meşhur Temel fıkraları gelmiştir. Yani bu fıkracılar bana hep bi gülümseme getirmiştir. Şurada bi makara olsa da oradan bi' şeyler çıkarsak da şuraya karalasak diye düşünmüşümdür.(Şurada ile başlayıp şuraya ile devam etmekte ısrar eden cümlede anlatım bozuklukları serisi, Seri No:343465775432787654 SKT: Yarından da yakın)
Hatta filmi başa alırsak, şu şopar memleketine ilk geldiğimde, bu Patlıcan Şımarık ve Mesul Tunceli ile görüşmemizde Mesul o kadar cıvıma çabasında olsa da beni asıl güldüren hiçbir şey yapmamasına rağmen Patlıcan Şımarık olmuştu. Zaten filmin devamında her gün gelip o meşhur -Arka Sokaklarda ne var? sorusunu sorduğu her gün otomatik sırıtmaya geçtim. Sonraları biraz toparladım. Şimdi daha ciddiye almaya çalışıyorum en azından gayret gösteriyorum.
Her neyse ne işte. Burada saçmalamak serbest o yüzden farkında olarak uzatmamak en iyisi sanırım. Saçmalamışken kafa dağıtmak en iyisi buyrun efenim askerde bizi kandırmışlar, meğerse tüfek omza dedikleri hareket buymuş. Gel de yanma o soğukta kıçımızın donarak tüfeği omza aldığımız günlere, heyyyy heyyyyyy
valla Google'a Tüfek Omza yazınca çıkan foto bu, senin için fesat
Ancak o kadar başlık attım. Fıkra dedim, Temel dedim, saçmalamak serbest vs. dedim. Dolayısıyla sizleri şu anda uyduracağım fıkra ile baş başa bırakıyorum.
Şimdi bi' gün Oliver Haydar, Stephan Morrone, Paul Scholes ve bizim Patlıcan Şımarık bi yerde yan yana gelmişler. Daha doğrusu Alman, İtalyan, İngiliz ve Türk bi gün... Tüfek omza, ileri bak, beni rahatta dinleyin modunda sıraya geçmişler. Bu sırada denetlenmekte olan askeri birlikteki Acar denetçi O.Haydar'a neden sakallarını kesmediğini sormuş. Harald, 1.si bizim ülkemizde askerlik yok, 2.si askeriye kantininde maske de satılmıyor, 3. ve son olarak no mask demiş ve o pis kahkasını patlatarak ü harfleri olmadan gule gule demiş. Sıra Stephan Morrone'ye gelmiş. Denetçi, Stephan bu ne lan böyle 70'lerden kalma gibisin şu favorileri biraz kısalt, ayrıca bi halt yiyince hiç haberin yokmuş gibi pis pis sırıtma demiş, ancak fıkraya bu anda katılan bir diğer İtalyan Bruno hemen zıplamış ve bildiği 3 ingilizce kelimeyi yan yana getirerek it's possible, you you you all possible demiş.(Ben bile 3'ten fazla biliyorum) Denetçi ne yapacağını şaşırmış ve dönmüş Paul Scholes'a, hey Paul neden karnında yavrusunu taşıyan kanguru gibi duruyorsun, why not dostum neden bu kadar yaşlısın bedelli mi yapıyorsun demiş. Paul ise, kanguru senin babandır 3 gündür bu fuck the fuckerın gazinosundaki tv yayını ile uğraşıyorum, nerede bu IT bölüğü nerede o gözlüklü embesil başçavuş sen bana ondan haber ver, yaşıma gelince yaş yetmiş ama iş bitmemiş fuck the fucker diyorsam boşa demiyorum demiş. Denetçi tüm olanlardan sonra cinnetten cinnete girmiş, 5 ortalı kareli harita metot okul defterinin son sayfasına kadar bulgu yazmış. Acar denetçi artık mecali kalmamış bi şekilde Patlıcan Şımarık'a dönmüş ve sen anlat evladım olayın ne demiş. Patlıcan Şımarık soruya soruyla cevap vermiş, "sayın denetçi hatlarda ne var?"
O değilde Paul Scholes ne takdire şayan bi' topçuydu arkadaş
O değilde Paul Scholes ne takdire şayan bi' topçuydu arkadaş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder