İşte gerçek kötüler
Herkes dört dörtlük yöneticiye denk gelecek kadar şanslı değildir. Misal Sergio Pusscats bana aşıkken ve bütün herkes bunu bilirken neden benim yöneticim değil abiler şanssızlık diyorum lanet olsun..
Ne yazık ki, bulunduğu makama bilgi, tecrübe ve emeğiyle, ehliyeti sayesinde gelmemiş pek çok yönetici var. Sanırsın Einstein ölümsüz ve aramızda adam her yeri yönetiyor, böyle bi' kafa yok panpa, nato kafa nato mermer...
Bunlar, kifayetsiz oldukları için, sadece ‘emir kulları’ ile çalışmak isterler. Ona emir değil de kıçı geviş getirmek desek kimse niye öyle diyorsun demez...
Yani ‘doğru yere doğru adam’ değil, verilen kararın yanlış olduğunu bilse de ‘Aman efendim gene ne kadar güzel düşünmüşsünüz’ diye verilen işi yapar gibi yapacak adam isterler. Tabi adam derken adam demeye 1000 şahit lazım, var mı yok! O zaman adam da yok, o zaman bunlar ne? Adama benzemedik, sütü bozuklar #sertsekbenzetmeler
Kendisi yapmayacak zaten de, altındaki ‘isimsiz kifayetliler’e yaptıracak adama. Cümlede ki anlatım bozukluğunu fark ettiniz mi?
Bu tür yöneticiler, ayrıca, buldukları (tabiatıyla kendilerinden de kifayetsiz) bu emir kulunun işini yapmasına zaten izin vermezler. Önce sandalyeden kıç kaldırmayı bilmek lazım sonra bakarsın işe güce, tabi onun içinde sevk ve idareye istinaden hoşgörü ve teknik bilgi, psikolojik yaklaşım, empati gibi şeyler lazım ama kifayetsiz olunca bunlardan da yoksun oluyorlar maalesef...
Her şeye karışır, sürekli müdahale eder, yol boyu kırk kere karar değiştirirler; en büyük tutarlılıkları tutarsızlıklarıdır. Benim haberim yok!
Ama bu, emir kulunu hiç rahatsız etmez, aksine işine gelir: Zaten kifayetsiz, korkak ve inisyatif kullanmaktan acizdir. O korkaklık patlıcanın yanına gidince ve patlıcan gelince öyle iğrençleşiyor ki o an oradan çıkıp gitmek istiyorsun ama bi' anda tarafına yöneltilen üstünlük hatırlatmak için sorulan saçma sapan bi' sual ile kendini sırıtırken bulabiliyorsun bu da gayet normal..
Sadece verilen emri yerine getirmekle yetinince, riske girmemiş olur. Risk mi Riks mi?
Verilen yanlış karar, yapılan yanlış uygulama (ki doğrusu nadirdir) cortlayınca da, kabahat yöneticide yahut da sadece talimatları yerine getiren emir kulunda olacak değil ya, ortaklaşa suçu yıkacak bir günah keçisi bulunuverir. Hadi onu işten çıkaralım?
Kifayetsiz yardımcı zaten yalan söylemeye, kifayetsiz yönetici de dinlemeye hazır ve alışıktır.Etrafını bu tür yala... pardon yardımcılarla dolduran yönetici, giderek, bırakın eleştirmeyi ‘tak deyince şak diye’ yapmayanlara tahammül edemez hale gelir. Beni hiç mi hiç sevmez? Ben ona bayılıyorum...
*
Eğer siz aptalsanız... Hey bize diyor sanırım?
Yani şirketin çıkarını gözetiyorum sanarak, yanlış karar ve uygulamaları alkışlamıyorsanız; koltuğunuzu korumanın ve terfi almanın yolunun işinin ehli olmaktan, işini hakkını vererek yapmaktan geçtiğini sanıyorsanız; sonunda benim kıymetim bilinir diye düşünecek kadar safsanız... şansınız yok demektir. Biz yine de böyle düşünelim de n'olur n'olmaz? Aklıma gelmişken eskiden bi' çizgi film vardı, lafalimpik olimpiyatları adında ve takımlar vardı. Takımın birinin adı da gerçek kötülerdi hani haberiniz olsun dedim...
Emir kulları sizi bir tehdit olarak algılayacaklar ve sizi, (sizin ulaşamadığınız ama onların sürekli beynini yıkadıkları) yöneticiye sinsi ve planlı bir şekilde gammazlayacaklardır. Bunun bi' kaç örneğini yaşadık ki önümüzdeki süreç bunun daha da fazla olmasına gebe ama kader bu...
Bir müddet sonra, etrafındaki bu yalancı halkasıyla gerçeklerden kopmuş olan yönetici, duyduklarına inanmaya başlar. İnanmasa bile, acilen bir günah keçisi bulunması gerektiğinin o da farkındadır. Bize içerden bi' adam lazım, içerden derken işletmeden...
Bu arada, yıldızınızın söndüğünü, ağır ağır kara deliğe dönüştüğünü anlamak kolaydır:Emir kullarının size karşı tutumlarına dikkat edin! Tespit budur...
Düne kadar, yani patron nezdinde itibarınız yerinde iken, ne olur ne olmaz diye, etrafınızda pervane olup yüzünüze gülen, sırtınızı sıvazlayanlar, odanıza uğramamaya, asansörde konuşmamak için cep telefonuyla oynamaya, koridorda sizi görmemiş gibi yapmaya, toplantılarda sizden uzak durmaya başladı mı... bilin ki tanrı katında rüzgar aleyhinize esmeye başlamış demektir. Misal inatla afiyet olsun, ısrarla günaydın diyenler, sümsük gibi arayanlar bi' anda casper olabilirler demek istiyor, bunu da zaman gösterecek bakalım...
*
Eğer siz çok aptalsanız...Yine bize diyor bak bak !!
Yani büyük bir istikrarla verilen yanlış kararları eleştirmeyi bir hak, hakkın ötesinde, şirketin çıkarları gereği göreviniz zannediyorsanız;
Doğru bildiğinizi söylemeyi, dürüstlüğü marifet addetmeye devam ediyorsanız;
Yani, kendi çıkarlarınıza ters düştüğünü bile bile, işin gereğidir, şirketimin menfaatidir diye yöneticinizle ters düşmeyi göze alıyorsanız;
Hasılı (çok haklı olsanız da) şirketin çıkarını patrona karşı savunacak kadar akılsızsanız...
Hiiiç ağlamayın!
Ben de patron olsam, kendi çıkarını bile kollayamayan adamla çalışmam. Sanırım hep iyiniyet, hep güleryüz, hep elinden gelenin fazlasını yapma yerine biraz yanar döner ol, yalamalık yap, haberim yok mode on ol falan demek istiyor ama bunlar sonradan olacak şeyler değil ki yapında olacak ibnelik, yavşaklık. Ama sen şimdi yavşak ve ibneyi yanlış anladın hemen fark ettim. Neden mi? Bak yavşak derken bit demek istedim yani bi' nevi pislik, tiksinç, iğreaaançç misali. İbne derken de, ne olmuş yani Tayfur da Ersan'a ibne diyor ama yaptırım yok hatta ödül var, bak bugün battal reyiz de ibne dedi n'oldu hiç ödül falan yok. İşte hep iyi niyeti suistimal...
bi' kot bi' t-shirt derken bundan bahsediyordum