Koskoca şirket, milyar
dolarlar, avrolar, makineler ya da makinalar, cihazlar, insanlar olaylar
olaylar ama bi’ kargoyu getirtemiyoruz…. Diye başlarmışım yine=)
Kin of the King or King of the Kin Reyiz zaten bugün bayağı kızdı bana sonradan fark ettim. Demek
ki neymiş, öyleymiş. Öyleyken öyle yapmamak gerekliymiş. Ama yine de
koskoca şirket, ufacık bi’ kargo… Yok yok tamam bi’ daha lafını etmem.
Gelelim
bugünkü nohut yemeğinin faydalarına;
Marketten
yoğurt alırken bakarsın son kullanması ne zaman diye, en ileri tarih olan
hangisi ise onu alırsın,(Tanıtıcı reklam; Bim
Dost Yoğurt)
Süt
alırken bakarsın son kullanması ne zaman diye, “bozuk mu lan bu yoksa anaaaaam
sirtacin süt değil mi lan bu” dersin( Burhan
Altıntop stayla)
PC’ye
parça alırsın, sonra o parçayı bi’ güzel bozarsın hatta “ben bunu yaparım la”
diyerek bi’ güzel anasını bellersin ama olmayınca da anında yusuflarsın ve
hemen “garantisi ne kadarmış lan bunun” diye sorarsın, üstünde bi’ etiket
ararsın,
Devlete
memur alırsın, polis, kaymakam, cart curt vs, bakarsın adam 30’undan gün almış
mı, şu sınavdan bu puanı almış mı, bi’ nevi miad kontrolü gibi onu da kontrol
edersin,
Bu
liste bu şekilde uzar gider. Anlayacağın “miad” sen, ben, biz, siz, onlar farkında
olmasak da gırgır-şamata yapsak da hayatın her anında bizimle birlikte yaşıyor.
Biz bunu kabullenmiş ve olması gereken bi’ durum olarak yaşamaya devam ediyoruz.
Bu
noktaya kadar her şey güllük gülistanlık gibi gözükebilir. İşte tam bu noktada susuz, sert, sek bi’ yazı vurgusuna geçiyorum. Artık
episode 2 ‘nin kanlı sahnelerini gözler önüne seriyorum.
Yazının
sek ve susuz olması fikri Orhan
Akşam’dan çıktı, serin ve çok sert olması fikri de bendenizden çıkmıştır.
Bilgilerinize sunar, keyifli bi’ yazı olmasını dilerim.
Gerikalan
Gökyüzü’nün yıllardan beridir-benim gözlemlediğim 1 yıldır ama 5 yıldır
olduğuna dair sağlam kanıtlar var- devam eden, karşısındakini deneme ve buna
mutabık-ne demekse-olarak karşıdaki insanın kendine hakim olarak başlattığı
sabır denemelerinin artık Guinness rekorlar kitabına girecek kadar
geliştirmesi ile süregelen süreç, hafta pazartesiden cumaya kadar yine bizimle
birlikteydi. Bizimle birlikteydi diye biten bi’ cümle okuduğum zamanlarda o
cümleden hep umutla çıkmışımdır bugüne kadar. Ama karşımda ki hatta karşımızda
ki bugüne kadar hiç karşılaşmadığım bi’ insan modeli. Hayır, insan dedim ama
yanılmış olabilirim.
Normal
şartlar, 22,4L 1atm 273K de, 7 milyar nüfustan gün almış, dünya
ırkına mensup, basit sade saf bi’ insanın, bi’ halk çocuğunun, bi’ garip
vatandaşın bu kadar aptalca, dün gelmiş bugün denetime girmiş gibi, az önce
doğmuş ama zorla baba yada anne söyletmeye çalışılan bebek gibi, gündoğarken şarkısına benzer
gibi gibiyim dokunsalar ağlayacak çocuk gibiyim. Bak cümle devam ettikçe nasıl
saçmalıyorum, nasıl sinirleniyorum, nasıl cinnetlerden cinnet beğeniyorum, dur
dur sakinleşeyim to be continue yapıyorum hemen.
İnsan
dedim ama bi’ insan başka bi’ insana üstteki paragrafta yazdıklarımı
yazdırtacak kadar saçma sapan//saçmalık1//tavırlar içinde olamaz,
olmamalı. 30 küsür yaşına gelmiş, hayatında izlemediği porno kalmamış, olmayacağını bile bile
kurmadığı hayal kalmamış, 1 gün o koltuğa oturacağım diye oturmadığı kucak
yapmadığı kucak dansı kalmamış bize benzeyen ama insan mı değil mi
bilemediğimiz, insan olsa bile “lan bu işte bi’ ibnelik var” demekten kendimizi
alamadığımız böyle garip bi’ cinsi bozuk ile karşı karşıyayız.
Ama
Battal reyizinde dediği gibi o seni deniyor bile olsa, kasti bile yapsa, hatta
90+5 ‘te Arif Erdem gibi kendini yerden yere atsa, o da
olmadı Yugoslav faulü bile yapsa oyuna gelmeyeceksin, sükunetini koruyacaksın.
Bak sabır denilince nasıl kelimeler kullanıyorum. Sükunet olsun, mensup olsun
bunlar güzel şeyler olmazsa sen bi’ de bunu gör battal kinci stayla =)
Yalnız
ne giydiriyorum, aldım başımı gidiyorum, çekilin ben geliyorum. ccc PS ccc
Bu sek, susuz, sert ve serin yazıya ufak bi’ ara vermek zorundayım.
Çünkü gerikalan gökyüzü yine bi’ yere sıçıp sıvamış, o yüzden ne diyoruz önce
sabır sonra “mintaxla canım mintaxla”
Advertorial
reklam arasından sonra TRT FM de yine sizlerle birlikteyiz. Şimdi
sizleri Saadettin Oktenay’ın naçizane güzellikteki sesinden “sevil neşelen
sevme yanarsın” ile baş başa bırakıp, bi’ an olsun Gerikalan Gökyüzünün hiç
geri kalmadığını, her şeye mantıklı yaklaştığını hissetmenizi diliyorum.
Mintaxla
canım minaxla her zaman iyi gelmeyebiliyor ki #fatalerror verdirdi.
Yazının
teee en başında örneklerle açıklamaya çalışıp, dikkat çeken isimlerle
vurgulamaya çabaladığım miad konusunun, yıllarını geride bırakmış olanlar için
neden sorgulamadığını hiç anlamıyorum. Ama 1 sn geçtikten sonra hemen anlıyorum
ki sorgulamayı yapacak olan patlıcanın bile miadı dolmuş, kim kimi
sorgulayacak diyorum, cevap veremiyorum.
Neyse
şuradan rüzgarı alayım arkama, biraz daha giydireyim şu'na. Yalnız buna sadece ben
giydirmiyorum. Yanlış anlaşılmasın. Misal doktor
bey diyor ki arıyorum Battalı
yerinde yok, mecbur diğer tarafı arıyorum bu salaklardan biri açıyor, anlaşana
kadar üstümü başımı yırtıyorum diyor. Hatta battalı sormak için aradığım zaman
eğer yoksa işi ona anlatmaya gerek bile duymuyorum diyor. Neden diyorum. Salak
diyor, ikisi de salak diyor yani. Ben salak demiyorum mesela, çünkü
"salak" o yaşam tarzı için iltifat olur, hatta onu yüceltmek gibi
olur.
Rüzgarla devam...
Bi'
insana şans verilir eyvallah. Herkesin bi' şans hakkı vardır. Sana yıllar önce
biri şans vermiş, sana sorsak o şansı ben yarattım dersin, sonra da kiliseye
gidersin. Ben bu şansı tek jetonla oyunu bitirmeye benzetiyorum. Ama sen oyun
devam ederken sürekli jeton atarsan hiç ölmezsin ve sürekli şansını yenilersin.
Bunu ufakken, deyim yerindeyse "göt kadarken"-sözüm blogdan dışarı
ama işletmeden içeri-hepimiz yaşamışızdır. Atari salonuna gidersin ve senin tek
jetonun vardır. O jetonla oyunu olabildiğince uzun süre oynamaya
çalışırsın.Kaybetmemek için elinden gelenin fazlasını yaparsın. Hatta atari
salonuna gelirken kafanda oyunla ilgili stratejiler geliştirir, bi' önceki
günden daha fazla oynamak için konsantreni artırırsın. Daha fazla olaya
odaklanırsın.
Ama
bi' çocuk daha vardır ki çok uyuz olursun ona. Parası çoktur, kendisi boştur,
ablası hoştur, ver fanı gitsin yani. Bu lavuk elinde 10 tane jeton ile
makinenin başına oturur. Oyunu kaybetmek gibi bi' tasası ya da daha fazla nasıl
oynarım diye bi' düşüncesi yoktur. Onun olayı "bak bende buradayım ve
başka hiçbir amaca hizmet etmiyorum" 'dur. Oyunda yenileceği an hemen
cebinden diğer jetonu çıkarır ve hop oyun hep devam eder. Hiçbir zaman kaybetme
korkusu yoktur. Ama o salona tek jetonla gelen çocuk 'game over' yazısını
gördükten sonra o anda ufak yaşta olmanında etkisiyle nasıl üzülür, nasıl
saçmadır//saçmalık2//ama gelecek adına mantıklı bi' üzüntüdür.
Gerikalan
burada salona 10 jetonla gelen ve bi' elinde o meşhur amerikan bebelerinin
yediği hamburgerden olan stajyerden bozma tipiyle yer almaktadır. Onun
dışındaki herkes hata yapmamak ve elindeki jetondan-işinden-olmamak için,
varını yoğunu ortaya koymaktadır. Gerikalan ise bilerek yenilip-hatalar
yapıp-nasılsa jetonum var diyerek-patlıcan da jeton oluyor burada-oyunun
keyfini çıkartırken arkasında tek jetonla vakit kazanmaya çalışanları
cinnetlerden cinnetlere sokmaktadır. Jetonların tamamını bitirince de zaten
saçmalıktı deyip gidecektir.
Şöyle
bi' baktım da bu yazı uzar gider, zaten sen ben uzatmasak bu yazıyı, yarın
gerikalan gelir, tepenin tasını attırır, bi' de "saçmalık" der, mal
mal güler, sonra sen yine alırsın klavyeyi elinin altına başlarsın Episode 3 'ü
yazmaya. O yüzden burada kesiyorum dostlar.
Sabırlı
olalım, belki geçer.